

Ankara Balıkesirliler Derneği
Sağlık1 Sok. No:31/18 Sıhhıye Ankara 0(312) 434 46 10

SİVAS KONGRESİ VE TIBBIYELİ HİKMET
Cumhuriyet tarihimizde önemli noktalardan olan Sivas Kongresi'nin toplanmasının 95. yılını kutluyoruz.İşgalci devletler tarafından saldırıya uğramış, kukla padişah tarafından ordusu dağıtılmış , paylaşılmaya çalışılan Anadolu'da, bağımsızlık düşüncesi ile 19 Mayıs 1919'da Samsun'da ulusal ateşi yakan Ulu önder Mustafa Kemal, 23 Temmuz 1919'da düzenlenen Erzurum Kongresi 'nin ardından Sivas'ta daha geniş katılımlı bir kongre düzenlenmesini uygun görür. Katılımcılar arasında gençlerin de bulunmasını ister ve " Gençlerin de görüşlerini de alalım" diyerek gençlere de davet yaptırır.
Askeri Tıp Okulunun öğrencileri de (O zaman sadece İstanbul 'da tıp okulu bulunduğundan) Sivas’ta Mustafa Kemal Paşa tarafından vatanın işgalini önlemek için bir kongrenin toplanacağını öğrenince Sivas Kongresi’ne 3 delege göndermek için aralarında çalışmaya başlarlar. Üçüncü sınıf öğrencisi Hikmet Bey ve Yusuf Bey (Balkan) delege seçilir ve yeterli paraları olmadığı için aralarında para toplarlar. Ancak toplanabilen 9,5 lira sadece bir kişinin Sivas’a gidebilmesine yetecektir. Bunun üzerine Tıp Öğrencisi Hikmet Bey , aralarında aldıkları kararla Sivas Kongresine öğrencileri temsil etmesi için seçilir.
4 Eylül 1919'da Sivas Kongresi toplanır. Genel bir değerlendirme, ülkenin içinde bulunduğu durum ve neler yapılabileceği tartışılırken devletin başsız, ordusuz, silahsız oluşu bazılarında haliyle tereddütler hatta belirsizlik oluşturmakta, işgal devletlerinin güçlü orduları ve silah güçleri karşılaştırıldığında bu karamsarlık artabilmekte , hatta manda tabir edilen başka ülkenin egemenliğini kabul etme kavramı dahi seçenek olarak konuşulmaktadır.
İşte bu kongrede öğrenciler temsilcisi olarak katılan genç Tıbbiyeli öğrenci Hikmet bey, ABD veya İngiltere manda ve himaye konusu telaffuz edildiğinde çok şaşırmış ve çok sert bir tepki göstermiştir. (Bazı kaynaklara göre İlk gün ilk oturumlar esnasında, bazı kaynaklara göre 2.gün) Mustafa Kemal'in de bulunduğu bir toplantıda yüksek sesle tarihe geçecek aşağıdaki sözleri ifade etmiştir;
“Beyler;
Delegesi bulunduğum Türk gençliği beni buraya bağımsızlık yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemeyiz. Eğer manda fikrini kabul edecek olanlar varsa bunları şiddetle reddeder ve kınarız. Eğer manda fikrini kabul ederseniz sizleri hain ilan ederiz "
Heyecanla konuşmasını tamamlamış ve akabinde Mustafa Kemal 'e dönerek aynı çoşku ve kararlılıkla ;
" Paşam siz de manda fikrini kabul ederseniz sizi de reddederiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı olarak değil vatan batırıcısı olarak adlandırır ve lanetleriz.” demiştir.
Kongreye katılanların bu kararlı itiraz karşısında şaşkın ve Mustafa Kemal 'in tepkisini merak ettiği ortamda Mustafa Kemal Paşa Tıbbiyeli gencin onurlu duruşunu çok beğenir, mutlu olmuştur (Bazı kaynaklarda alnından öperek ) ve hemen o meşhur cevabı verir;
“ Evlat içiniz rahat olsun . Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz.Mandada yok, himayede yok. Parolamız tektir ve değişmez : Ya istiklal ya ölüm.." der.
(Bazı kaynaklarda ) Delegelere dönerek, " Beyler gördününüz mü, muhtaç olunan kudret gençliğin asil kanında zaten mevcut " deyip sonra Tıbbiyeli Hikmet 'i alnından öper ve " Gençler , vatanın bütün umut ve geleceği size , genç kuşakların anlayış ve enerjisine bağlanmıştır " der.
Kongrede söylenen bu sözler, daha sonra Ulu önderin Büyük Söylev'inin sonunda 1927 Ekim 'inde "... Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. " olarak tüm gençliğe yol gösterici olmuştur.
İşte O Hikmet bey, 1901 yılında Balıkesir’in Savaştepe bucağında (O zamanki adı Giresun - daha eski Kiresun) doğmuştur. Posta-Telgraf memurlarından Hakkı Bey’in oğludur. Hikmet Bey, İstanbul’da 1919 yılında Askeri Tıp Okulu’nda okumaktadır.
Sivas Kongresi'nin delegesi Hikmet Bey .
Askeri-sivil bütün öğrenciler, gençler adına Sivas Kongresine katılan Tıp Öğrencisi Hikmet Bey, ülkesini seven bir Türk gencinin nasıl olması gerektiğini göstermiş, sorumluluk bilinci konusunda örnek teşkil etmiştir.
O günün koşullarında kaynak ve dökümlerin çok zayıf olduğu o döneme ilişkin fazla bilgi ve belge olmamakla birlikte , mevcut çeşitli kaynaklarda çok etkili bilgiler göze çarpmaktadır.
Yıllar sonra Mustafa Kemal Paşa yakınındakilere ve meclis İdarecilerine
" Bize Sivas kongresinde çok güzel yol gösteren Tıbbiyeli genç vardı, onu bulun Mebus yapalım , vatana hizmet eder " der. Ancak yeterince yapılmayan araştırmalarda ( bazı kayıtlarda ) " O Giresun 'lu, Giresun vekillikleri dolu " denir. Oysa O Giresun (ya da Kiresun), Karadeniz 'de değil, Balıkesir 'in ilçesi (o zaman bucağı) Giresun 'dur. Konu daha sonra Mustafa Kemal'e ulaşınca " İki tane Giresun olmaz, burası savaşın yapıldığı tepe, adı Savaştepe olsun " der ve M.Kemal Atatürk'ün takdir ve teklifleri ile 10 Ekim 1934 tarihinde TBMM 'de adı " Savaştepe " olarak değiştirilir.
Bir başka kaynakta M.Kemal'in talimatı üzerine mebus yapılmak üzere araştırıldığı , ancak bulunamayınca " ölmüş " dendiği, M. Kemal 'in çok üzüldüğü ancak o esnada Anadolu 'da askeri hastanede (bazı kayıtlarda Yalova) Albay rütbesi ile başhekimlik görevinde bulunduğu belirtilmektedir. (M.Müfit KANSU).
Bir başka kaynakta farklı dönemde Mustafa Kemal'in milletvekilliği teklifi gönderdiği, bu teklif üzerine " Paşamın ellerinden öperim" deyip " Kendisine söyleyin burada ülkeme daha yararlı oluyorum " dediği, Bu yanıt kendisine aktarıldığı zaman Mustafa Kemal 'in gururla ve keyifle gülümseyerek " Ben o değerli çocuktan böyle bir cevap bekliyordum "
dediği de aktarılmaktadır. (Toktamış ATEŞ , Cumhuriyet 4 Eylül 1999) .
Mustafa Kemal 'e bir toplantıda Söylev 'in sonundaki o ünlü sözüne ithafen
“Koca ülkeyi gençlere nasıl emanet ettiniz Paşam ?" diye sorulur.
M.Kemal bu soruya çok güzel bir cevap verir.
”Ben Milli Mücadele’ye çıktığımda ordunun da halini gördüm, saltanatın da.
Bir de bağımsızlık ışığı gözünden parlayan Dr. Hikmet’i “ der.
Cumhuriyetin ilanından sonra " BORAN " soyadını alır. Öğrenciliğinde ve Cumhuriyetin ilanından sonra tatillerde Savaştepe'ye sık sık geldiği, kaldığı bilinmektedir. Mütevazi kişiliği ile ön plana çıkmayı istemediği, fedakarca çalıştığı, Atatürk'ü çok sevdiği halde yurt gezilerinde yakın illere geleceğini öğrenince izine ayrıldığı, yanına yaklaşmak yerine görünmeden uzaktan dinlemeyi, izlemeyi tercih ettiği bilinmektedir.
Erken denecek yaşta, 46 yaşında veremden ölür. Ölümüne neden olan Verem hastalığına da Tabip Yarbay olarak Sarıkamış'ta görevliyken soğuk ve kara rağmen özverili çalışması, karda mahsur kalan askerlere ulaşmaya çalışırken ciğerlerini üşütmesi nedeniyle yakalandığı belirtilmektedir.
1945 yılında vefat eden Hikmet BORAN'ın mezarı Karacaahmet Şehitliğindedir.
Oğlu bu yıl kaybettiğimiz ünlü sanatçı, sunucu Orhan BORAN , torunu da Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op.Dr. Burak Orhan BORAN'dır.
Vatan ve bağımsızlık sevdalısı Hikmet Bey'in Sivas Kongresi'ndeki bağımsızlık
haykırışının günümüz ülke gençlerine örnek olması , gençlerin yaşadıkları ülke ve dünya gerçeklerinden kopuk, gelişmelere ilgisiz olmak yerine sorumluluk bilinci ve vatan sevgisi ile yetişmeleri konusunda fikir vermesi nedeniyle Savaştepe 'de artık bir Tıbbiyeli Hikmet anıtı dikilmelidir.
Bu genç Tıbbiyeli ruhu hep örnek olmalı, yol göstermeli, her koşul ve durumda ,
kötü işgaller dahi olsa Vatanın bağımsızlığı için mücadele edilmesi gerektiğini ,
bu ülkenin böyle kazanıldığını hatırlatmalıdır.
95. yılında başta kurtarıcımız Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, Sivas Kongresine katılıp, bağımsızlık kararı alanları ve Tıbbiyeli Hikmet'i şükran ve rahmetle anıyor, saygılarımı sunuyorum.
Servet CAMGÖZ
Ankara Balıkesirliler Derneği Başkanı